daha



çok zaman geçmişti
kelimelerden, kafamın içindekilerden kaçalı
kalemi tutmaya, kağıda dokunmaya yeltenmeden aylar geçirmiştim
kirpiklerimin ardında
belki geçen zamandan, belki de bildiğimi sandığım yalanlardan koşar adım uzaklaşmaktaydım
bilmezden geliyor, gözlerimi kapatıyordum sımsıkı

gözlerimi kapatıyordum

açarsam hangi gerçek karşılamakta olacaktı bu ruhsuz sükûneti
hangi alacaklı dayanacaktı kapıma
hangi bedeller sıraya dizilmiş
birer birer hesap soracaktı karşımda

ve sen

benden ne kadar uzakta olacaktın
benden ne kadar ‘daha’ uzakta
kaç beden geçmiş olabilirdi yokluğunun ardından
ne zamana kadar alt edebilirdim
istikrarla yok saydığım korkaklığımı

daha ne kadar tutabilirdim
zincirlere bağlı, sonsuz bir karanlıkta

şimdi açsam pencereleri
güneşin ilk ışıkları doğarken;
bulutları süzerek
hangi güne uyanacaktım
hangi pazara

hangi yalandan zamana

güçlü olmak, sahtekarlıktı düpedüz
en hafif dalgada
son nefesimi verir gibi
daha sert kulaçlarla
akıntıya karşı yürür gibi
ısrarla, keskin bir inatla
içten içe en derinleri düşünür gibi bir yandan

nefes alabilir miydim

çok kızgın bir kırmızı
sonsuz bir mavi
akıntıya karşı yürür gibi değil
koşar adım gittiğim o çok derin siyahlar
gözlerimi açarsam ansızın
hangisinde olacaktım

hangi biri halihazırda beni kucaklamakta bekliyor olurdu
bildiğim soruları boş bırakıp
hiçbir fikrimin olmadığı
hangi soruya balıklama atlayacaktım;
düşünmeden edemiyorum

güçlü olmak, sahtekarlıktı düpedüz
apaçık kurmaca

çok zaman geçmişti
kendimden uzaklaşmaya başlayalı
çok uykular uyumuştum bilincim apaçık
bir hayli kendimde
kilometrecelerce uzakta

şimdi yeniden güçlü olma zamanı
yeniden yalanlar söyleme
büyük laflar edip, daha büyük yokluklara uzanma

gözlerimi kapatıyordum

sanki hiç haberim yokmuş  gibi
kirpiklerimle gözlerim arasındaki mesafeden
yeniden ‘masum’ yalanlar söyleme
yeniden
koşar adım kaçma zamanı kendimden
zincirlere bağlı, sonsuz bir karanlıkta;

sorular soracağım

bir gün gözlerimi gerçekten açarsam
sen bu karanlığın neresinde olacaksın

Yorumlar